Type Here to Get Search Results !

Zeynep Oral - Cumhuriyet okumak direnmektir

Ataol BehramoÄŸlu’nun o muhteÅŸem dizelerini kim bilir yazılarımda ne çok kullanmışımdır. 
“YaÅŸamak, İnsan Kalarak” ÅŸiirinden dizeleri ÅŸimdilerde Genco Erkal’ın yorumuyla ve Tilbe Saran’ın katkılarıyla sık sık duyuyoruz Cumhuriyet’in kampanyasında... 
“YaÅŸamak bu yangın yerinde / Her gün yeniden ölerek / Zalimin elinde tutsak / Cahile kurban olarak / Savunmak gerçeÄŸi, çoÄŸu kez / Yalnızlığını bilerek...” 
İnsan kalarak yaşamanın giderek zorlaştığı günlerden geçiyoruz.
Dünya artık çok küçük 
Bu zorluklardan birini birkaç gün önce Avusturya’nın Bregenz kentinde yaÅŸadım! Oranın Basın Kulübü’nün (Vorarlberger Presse Club) davetlisi olarak bir gazetecilik toplantısında konuÅŸmacıydım. 
Tam da ülkenin en prestijli ödülü Bruno Kreishy Ödülü’nün Aslı ErdoÄŸan’a verildiÄŸinin açıklandığı sıradaydı. Konferans sonunda en çok onu sordular... 
Tam da IPI, PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler gibi kuruluÅŸların birbiri ardından hapisteki 147 gazetecimizi dillerine doladığı günlerdeydi... Düşünce ve ifade özgürlüğü konularını sordular... 
Tam da Adalet Bakanı BozdaÄŸ’ın “Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptığı için tutuklu hiçbir kimse yoktur” dediÄŸi ve içerideki meslektaÅŸları “suçlu” ilan ettiÄŸi gündeydi... Dünya artık öyle küçüldü ki, herkes her ÅŸeyi biliyor... Siz ÅŸimdi gelin kendinizi benim yerime koyun. Ülkemde hapisteki gazetecilerimiz neden hapiste diye sordular... 
Ne yani, Kadri Gürsel birkaç adam öldürmüştür; Musa Kart banka soymuÅŸtur, Ahmet Şık bomba patlatmıştır; Turhan Günay kadın boÄŸazlamaktan suçludur falan mı demeliyim... 
Sordular da sordular... Çaycımız Åženol Buran’ın hapisten çıktığını bilmiyorlardı. Onu da sordular... 
Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım: Ne söylendiÄŸi ne yazıldığı deÄŸil; kimin söylediÄŸi, kimin yazdığının “suç” olabileceÄŸini... 
Bir baÅŸka gazetecinin ya da birilerinin ihbarıyla “suçlu” olabileceÄŸinizi... 
Dün bir yetkilinin söylediÄŸini bugün bir gazeteci söylerse “suç” sayılabileceÄŸi... 
En, en, en yetkili kimselerin “yanıldık, kandırıldık” deme haklarının olduÄŸunu; ama hapisteki yazar ve gazetecilerin bu haktan yararlanamadıklarını; “kandırıldık aldatıldık” deseler bile yine de hapiste tutuklu yargılandıklarını; 
Kimi tutuklu gazeteciler için 3 aydır iddianame beklendiÄŸini... 
Hakikatin, gerçeÄŸin ne denli göreceli olabileceÄŸini tartıştık... Hiçbir ÅŸey anlamadılar elbet! Yangın yerinde yaÅŸamıyorlar ki!.. 
Bregenz demişken... Dünyanın en eski ve en önemli müzik festivallerinden birine sahip bu minicik kasabanın 26 bin nüfusu olup, 14 bin izleyici kapasiteli tiyatro konser mekânı olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim! (Gel de çıldırma!)
Dilenmek deÄŸil, direnmek 
Dönelim kampanyamıza... Sosyal medyada dönüp dolaÅŸan Ataol’un ÅŸiiriyle bütünleÅŸen o minik videoyu beÄŸenmeniz yetmez. Çünkü o zaman yaygınlaÅŸtırmıyorsunuz. Oysa “paylaÅŸ”ı tıklarsanız, yaymaya; katlanarak çoÄŸalmasına yardımcı olmuÅŸ oluyorsunuz. O nedenle beÄŸenmekle kalmayın paylaşın. 
THY’de ve devlete baÄŸlı nice kurumda Cumhuriyet yasağı sürüyor. Merak ediyorum. Henüz parlamenter rejim varken neden bunu kimse Meclis’te dile getirmez. 
Bu arada bir baÅŸka görüntü de sosyal medyada dolaÅŸmaya baÅŸladı. 
Kocaman harflerle “Cumhuriyet Okumak Direnmektir” diyor. 
DoÄŸru diyor: Cumhuriyet okumak, zorbalığa, yalana, vurdumduymazlığa, kayıtsızlığa, vasatlığa, cahilliÄŸe direnmektir... BaÅŸkanlık dayatmasına “hayır” demektir. 
Bu afiÅŸ bana Cumhuriyet’in yıllar önceki “Farkında mısınız?” kampanyasını çaÄŸrıştırdı. O zamanlar, o kampanyayı küçümseyenler, çok geç de olsa farkına vardıklarında çoktan iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti

www.mehmetaliarslan.name.tr