Sibel ERASLAN - Hz. Hacer’in kuleleri
Ocak 14, 2017
Arkadaşım TuÄŸba Aksay’ın, babası Hasan Aksay ve annesi rahmetli Necla Aksay’la aktardığı çocukluk hatırasına göre; 1974’te, Kabe’deki Osmanlı Revakları’nın hemen ardında baÅŸlarmış çakıl taÅŸlı kumsal... Mekke’deki Sahra’da, kumsal denizinin ortasında parlayan bir cevher adası gibiymiÅŸ Beytullah... O zamanlar böyle mermerlerle kaplı deÄŸilmiÅŸ iç Harem de, dış Harem de, ve oteller bu kadar devasa, bu kadar yakınında deÄŸilmiÅŸ Beytullah’ın... Evlerde, kiralanan odalarda, yer yataklarında veya ribatlarda kalınırmış... Revakların ardına kadar yanaÅŸan araçların arasına gerilen çadır bezinin altına sığınırmış hacılar. Makam-ı İbrahim yakınlarında namaz kılarken hala fark edilebilir sanırım, alnınızı dayadığınızda secdeye, bir denizin üzerinde namaz kılıyormuÅŸsunuz hissi doÄŸar. Hacıların yalınayak tavaf seslerinden de olabilir. Ama ben daha çok Beytullah’ın kıyısından ve yerin altından akan Zem/Zem denizinin sesi olduÄŸunu düşünmüşümdür bu kıpırtının... Orada bir deniz var; “Çöl/Deniz”... *** “İki cihan saadeti devremülk ve huriler”den baÅŸlatmış son ÅŸiirini Åžair Melek Arslanbenzer. “Hajar Towers”, ÅŸiirde anlatıldığına göre, bir devremülkün ismiymiÅŸ. Umre, Kutsal topraklara Hac zamanı dışında yapılan dini ziyarettir. Ziyaretin ne olduÄŸu hakkında çok düşünmüyor yeni nesil. “Sevgiliye hicret”, uzun bir yol, uzun bir yürüyüş, baÅŸ döndürücü bir merasimi taşıyor oysa ziyaret kelimesi kendi içinde... Melek’in ÅŸiirinde beni altüst eden ÅŸeyse, Umre’nin, devremülk gibi kapitalist tüketimin etkin bir parçası olan bir terimle birlikte anılıyor olması... Müteahhitlerin ve turizm koordinatörlerinin iÅŸbirliÄŸi ile Hz. Hacer’in kadim ve meÅŸhur o dini yürüyüşünün tersyüz edilerek, para mıknatısı bir “kule”ye dönüştürülmesi... Ne gariptir ki; kule, geleneksel edebiyatımızda da geçer, Nemrud’un Allah’la savaÅŸmak için göklere diktirdiÄŸi bir Kuleyle ilgili kıssa vardır mesela... Yani özü itibariyle aslında Hacer ve Kule kelimeleri bir araya gelemez, müteahhitlerin beceriksiz oluÅŸları daha buradan baÅŸlıyor... Hz. Hacer’i kapitalizmin bir parçası haline dönüştürmeye kalkmışlar... HoÅŸ, böyle bir dönüştürme iddiasını ciddiye almayan birisiyim ben... Yani Hz. Hacer’in yazılı olduÄŸu kaderin hikayesi, bununla kıyaslanmayacak derinlikte, bambaÅŸka bir ummanın içinden geçer. Hacer’in yalnızlıklarla dolu yol yürüyüşü, Kıyamete kadar sürecek ziyaretlerimizin eksenidir, kabıdır, kılıfıdır, yüzüdür. Bu büyük ziyaret, yer ile gök arasındaki velayeti kurmuÅŸtur. BaÄŸlamdır. VaroluÅŸun baÄŸlamı. İnsanoÄŸlunu “zübde-i alem”e taşıyan, alemin gözbebeÄŸi kılan bir ÅŸerefin içine aparır bu velayet, bu ziyaret, bu salat, bu selam... Umre, ziyaret olduÄŸu kadar hatırlayıştır. Tezekkürdür. *** Peki nereden çıktı bu devremülklü Umre satışları... Umre ziyareti için Mekke-i Mükerreme’ye giden ziyaretçilerin dönüşümlü olarak kutsal ÅŸehirde kalabilmelerinin zamansal döngüsünü kuran bir ortaklık türü devremülk... Bunu iÅŸitmeye daha çok tatil dendiÄŸinde alışığız. Ama Melek ve arkadaşı, Ramazan’da iftar sonrasında rastlaÅŸmış bu çılgın kalabalıkla. Bir devremülk tanıtımından oluk oluk çıkan debdebeli dindarlar arasında ezilme tehlikesi atlatan iki arkadaşın hikayesi var ÅŸiirde. Galiba garson da bizimkilere iyi davranmamış, aslında garson ÅŸiirde bize en yakın adamdır, yani parasıyla gücüyle Hz. Hacer’in Safa ile Merve arasındaki eski ve kutsal koÅŸusunu, günümüzün yüzsüz ve kibirli “Hajar Towers”a dönüştüremeyecek tek adamdır ÅŸiirdeki... Lakin hayatın acıklı aralığı da budur ya. Bize en yakın olanın dudak kıvrımı, bize en uzak olanın sırtımıza sapladığı hançerden daha fazla acıtır... Garson da, zenginlerin o kendinden çok emin ayaklarının altında kalma tehlikesi geçiren bu iki kıza, kibirlice bir bakış fırlatmış, burada ne arıyorsunuz kızım dercesine bakmış... *** Modern ÅŸiirin amaçlarından birisinin unutkanlığı kırmak olduÄŸunu düşünüyorum. Buzun içinden ateÅŸ yakmak gibi. Çığ düşmesi gibi. Melek de öyle çığ gibi düşmüş mısralarında. “Bir teÅŸkilatın organize ettiÄŸi devremülk satışlı bir iftar daveti/ Çığrından çıkmış bir ihtiras/ Allahım bu aÅŸağılık yüzsüzleri mahÅŸer günü/ Hz. Hacer’e tokatlatabilir misin”... Tam bir ÅŸok! Öyle deÄŸil mi... Ben Melek Arslanbenzer ve Fayrap Edebiyat’a, İtibar Edebiyat’a baktığımda ÅŸiirin halen ayakta kalmış tek devrimcil avaz olduÄŸunu düşünüyorum. Hz. Hacer ÅŸiirin kendisiydi. Gölgelerin gölgesi kalmış bizeyse
www.mehmetaliarslan.name.tr